ABD’deki mali endişeler küresel tahvil piyasalarında kaygıları artırdı
ABD’de tarifelerin yasal yere oturması konusundaki süreç devam ediyor. Bilindiği üzere ülkede, Federal Temyiz Mahkemesi’nin ABD idaresinin uyguladığı global gümrük vergilerinin birçoklarını yasa dışı bulmasıyla artan telaşlar, dün Lider Donald Trump’ın açıklamalarının akabinde körüklendi.
Trump, tarifeler konusunda Yüksek Mahkeme’ye başvurmayı düşündüklerini belirtmişti. Trump idaresi, Federal Temyiz Mahkemesi’nin tarifelerin birçoklarını yasa dışı bulmasının akabinde bu durumla ilgili Yüksek Mahkeme’ye başvurarak kararın süratli biçimde bozulmasını talep etti.
ABD iktisadında mali kaygıların öne çıkmasına neden olan bu gelişmeler, global seviyede süregelen siyasi belirsizlikler ve enflasyon dertleriyle birleşerek, uzun vadeli tahvil faizlerinde artışa yol açtı.
Ülkede Yüksek Mahkeme’nin tarifelerin yasa dışı olduğuna hükmetmesi halinde ABD iktisadının gümrük vergilerinden sağladığı geliri geri ödemek zorunda kalabileceğine ait belirsizlikler, ülkede bütçe açığının artabileceğine ait telaş düzeyini yükseltiyor.
Öte yandan, ABD Merkez Bankasının (Fed) bu ay faiz indirimine gitmesine kesin gözüyle bakılırken, enflasyonun hızlanacağına ait endişelerin gölgesinde Bankanın gelecek devirde atacağı adımlara ait öngörüler de yatırımcı kararlarında tesirli oluyor.
ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,30’a yükselirken, Japonya 10 yıllık tahvil faizi de yüzde 1,63’e çıkarak Mayıs 2008’den bu yana en yüksek düzeyine ulaştı.
Tahvil getirilerindeki artış Avro Bölgesi’nde de izlendi. Siyasi belirsizliklerin mevcudiyetini koruduğu Fransa’da 10 yıllık tahvil getirisi yüzde 3,58 ile Mart 2025’ten bu yana en yüksek düzeyini görürken, İngiltere’nin 10 yıllık tahvil getirisi de yüzde 4,69 ile Ekim 2023 sonrası doruğuna ulaştı.
Hem merkez bankaları hem de kurumsal portföylerde altına yönelimler dikkati çekerken, altının ons fiyatı dün 3 bin 578,54 dolara ulaşarak tüm vakitlerin en yüksek düzeyine çıktı.
Analistler, inançlı liman varlık denince akla birinci olarak tahvil ve altının geldiğini belirterek, tahvil faizi-altın fiyatı ortasındaki negatif korelasyonun dönüşümünün son yıllarda takip edildiğini tabir etti.
SERİ FAİZ İNDİRİMLERİ, UZUN MÜHLET YÜKSEK KALACAK BİR FAİZ ORTAMI YARATMA RİSKİ TAŞIYOR
Tacirler Yatırım Başekonomisti Ekin Çınar, AA muhabirine, Japonya ve İngiltere’de uzun vadeli tahvil faizlerindeki artışın dikkati çektiğini belirterek, ülkelerin borçluluğuna ve bütçe açıklarına ait tasaların uzun vadeli tahvil getirileri üzerinde tesirli olduğunu söyledi.
Çınar, İngiltere’de bütçe açığına yönelik artan önemli bir yük bulunduğunu kaydederek, bu durumun ülke tahvilleri ve sterlin üzerinde satış baskısı oluşturduğuna işaret etti.
Japonya’da da bu durumun izlendiğine atıfta bulunan Çınar, “ABD tarafında ise durum biraz daha farklı. Bilhassa Fed’e yönelik artan politik faiz indirimi baskılarının gelecek devirde randıman eğrisindeki dikleşmeyi daha besbelli hale getirmesini bekliyorum.” dedi.
Çınar, kısa vadede tahvil getirilerinin aşağı eğim izleyebileceğini ama ekonomik münasebetlerle örtüşmeyen seri faiz indirimlerinin gelecek devirde daha uzun mühlet yüksek kalacak bir faiz ortamı yaratma riski taşıdığını belirtti.
Bu yüzden de bilhassa ABD tarafı için uzun periyotlu tahvil getirilerinde üst istikametli risklerin devam ettiği görüşünde olduğunu söz eden Çınar, şu değerlendirmeleri yaptı:
“ABD’de de önemli bir harcama paketi geçirildi. Bunun yanında da faiz indirimi baskısı yapan bir Trump var. Muhtemelen gelecek periyotta seri biçimde faiz indirecekler. Bu aslında ekonomik münasebetlerle örtüşmüyor. İstihdam tarafı zayıf lakin yapışkan bir enflasyon var ve çok süratli bir faiz indirimleri piyasada bir noktada Fed’in bir noktada çok daha fazla sıkılaşması gerekebileceğine yönelik algılar artacak. Bu da uzun vadeli tahvil getirilerindeki yükselişi devam ettirecek bir öge.”
Ekin Çınar, Fed’in yıl sonuna kadar iki sefer faiz indirmesini beklediğini lisana getirerek, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Eylül ayına ait piyasa fiyatlaması yüzde 90’ın üzerinde. Gelecek yıl biraz daha değerli. Powell’ın vazife mühleti sona eriyor, Fed üyelerinin daha güvercin isimlerle değişmekte olduğunu görüyoruz. Münasebetiyle bu yıl için şu basamakta iki faiz indirimini mümkün görüyoruz. Piyasa fiyatlamalarında volatilitenin sürmesini bekliyoruz.”
ABD’NİN BÜTÇE AÇIĞI, YATIRIMCILARIN İTİMADINI SARSIYOR
Gedik Yatırım Araştırma Uzmanı Burak Pırlanta da ABD’deki mali meselelerin tahvil getirilerindeki artışın ana tetikleyicisi pozisyonunda olduğunu vurgulayarak, “Bütçe açığı rekor düzeylere yaklaşırken, yeni vergi indirimleri ve harcama planları borç yükünü artırıyor. Bu, yatırımcıların inancını sarsarak tahvil fiyatlarını düşürüyor ve getirileri yükseltiyor.” sözünü kullandı.
ABD’de uzun vadeli tahvil getirilerinin yüksek düzeylere yaklaştığının altını çizen Pırlanta, birebir vakitte Trump’ın Çin’e yüksek tarife önerisi üzere siyasetlerin, global ticaret zincirlerini bozarak enflasyonu körüklediğine ve tahvillere olan talebi de azalttığına dikkati çekti.
Pırlanta, Japonya ve İngiltere’deki gelişmelerin de bu krizi derinleştirdiğine atıfta bulunarak, “Japonya’da enflasyon ABD’yi geçti ve bütçe açığı çok yüksek. Bu, Japonya Merkez Bankasının (BoJ) faiz artırımı yapabileceği beklentisini güçlendiriyor. Son tahvil ihalesi zayıf talep gördü, bu da borçlanma maliyetlerini artırdı. İngiltere’de ise harcamalar gelirleri çok aşıyor, tahvil getirileri 1998’den beri en yüksek düzeyinde. İngiltere Merkez Bankası (BoE), enflasyon ve artan iflaslar ortasında faiz düşürmek zorunda kalarak itimat kaybına yol açtı.” halinde konuştu.
Japonya ve İngiltere’nin global tahvil piyasasındaki gerilimi artırdığına işaret eden Pırlanta, merkez bankalarının siyasetlerinin da durumu karmaşıklaştırdığını bildirdi.
“YATIRIMCILAR, ALTIN ÜZERE HALİHAZIRDA DAHA İNANÇLI OLARAK GÖRÜLEN VARLIKLARA YÖNELEBİLİR”
Burak Pırlanta, Fed’in faiz indirimlerine başlasa bile borçluluğa ait tasalar nedeniyle uzun vadeli tahvil faizlerinin buna eşlik etmeyebileceğinin altını çizerek, “Fed’in faiz indirimi bekleniyor lakin bu, dolarda düşüş riski yahut borç maliyetlerinde artış yaratabilir. İlerleyen periyotlarda global faiz farklarının daralması, bilhassa ABD tahvillerinden Japon tahvillerine kaçışı hızlandırabilir. Bu yükseliş piyasalarda geniş kapsamlı tesirler yaratırken, pay senetleri de 2024 Ağustos ayında yaşanan dalgalanmalara misal hareketler sergileyebilir.” dedi.
Buna rağmen altın ve gümüş üzere varlıkların süratle paha kazandığına vurgu yapan Pırlanta, altının bu yıl yüzde 35’ten fazla yükseldiğini aktardı.
Bu durumun yatırımcıların kağıt paralara itimadının azaldığına ve somut varlıklara yöneldiğini gösterdiğine dikkati çeken Pırlanta, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Doların global rezerv hissesi düşerken, altın rezervleri 30 yılın tepesine çıktı. Sonuç olarak tahvil getirilerindeki yükseliş, mali sıkıntılar, enflasyon baskıları ve merkez bankası siyasetlerinden kaynaklanıyor. Japonya ve İngiltere’deki krizler, global piyasalarda bir ‘uyarı sinyali’ niteliğinde. Yatırımcılar, uzun vadeli tahvillerden kaçınarak altın üzere halihazırda daha inançlı olarak görülen varlıklara yönelebilir.”
patronlardunyasi.com
