Fatih Camii, 208 yıl önce bir medrese öğrencisi ve yeniçeri ile ilişki yaşayan hayat kadını nedeniyle kanlı olaylara sahne olmuştu

Burak ARTUNER
1807’de Osmanlı padişahı Dördüncü Mustafa, Kabakçı Mustafa isyanı sonrası tahta çıktığında iç meşakkatler ve belirsizlikler nedeniyle imparatorluğun durumu pek iç açıcı değildi.
Dördüncü Mustafa, makamını borçlu olduğu Kabakçı Mustafa’ya ve başka âsi topluluklara kelamını geçiremiyordu. Ne merkezde, ne de eyaletlerde otoriteyi sağlayamamış ve kendisi hariç herkesin kelamı geçer olmuştu. Yeniçeriler de Sultan 3. Selim’in kurduğu Nizam-i Cedid ordusunun dağıtılmasına güvenerek daha rahat hareket ediyorlardı. Âsilere takviye veren halk Üçüncü Selim’in hükümdarlık günlerini arar hâle gelmiş, işler düzgünce rayından çıkmış ve her şeyin sorumlusu olarak Dördüncü Mustafa’nın yetersizliği gösterilmişti.
Sultan 4. Mustafa
SADRAZAM İLE ŞEYHÜLİSLAM REKABET HALİNDEYDİ
Mahmud Tayyar Paşa o devirde sadaret kaymakamı, yani sadrazam vekiliydi ve Şeyhülislâm Ataullah Efendi ile ortalarında sıkı bir çekişme vardı. Tayyar Paşa, zorba tayfasından ve yeniçerilerden güç alan Ataullah Efendi’nin baskısını hep üzerinde hissediyor, şeyhülislâmı bir biçimde yerinden edebilirse, daha da rahatlayacağını düşünüyordu. Saray da Şeyhülislam Ataullah Efendi’nin yeniçerilerin desteğini
arkasına almasından çok rahatsızdı. Dördüncü Mustafa, Ataullah Efendi’yi misyonundan alıp, yerine Osman Paşazâde İzzet Efendi’yi atamak
istediyse de zorbalar yüzünden yürek edememişti.
Yeniçeri Ağası
FAHİŞE YÜZÜNDEN HENGAMEYE TUTUŞTULAR
1807 sonbaharında bir medrese talebesi yeniçerilerle bir fahişe yüzünden arbedeye tutuşmuş, kaçamayacağını anlayınca doğruca
medresesinin yolunu tutmuş, fakat işin peşini bırakmayan askerler talebeyi medreseye kadar takip etmişlerdi. Öğrenci, içeriye giren
yeniçerilerden birini öldürmüş, bunun üzerine öteki askerler intikam için peşine düşmüşlerdi. Talebe daha sonra can endişesiyle kaçıp Fatih Camii’ne sığınmış ve caminin etrafı birkaç yüz yeniçeri tarafından çevrilmişti. Bu sırada, Şeyhülislam Ataullah Efendi olaydan haberdar oldu ve cami görevlileriyle orada bulunan talebelere sert buyruklar göndererek, kaçağa asla yardım edilmemesini tembihledi.
MÜEZZİN MAHFİLİNDEN ATEŞ AÇTI
Şeyhülislâm’ı da karşısına alan medreseli kimseden takviye bulamayınca kaygısından caminin müezzin mahfiline çıktı, eline aldığı
silâh ile mescide girmeye kalkışan her yeniçeriye rastgele ateş ederek kendini savunmaya çalıştı. Yeniçeriler, Fatih Sultan Mehmed’in ruhuna saygısızlık etmemek için cami içinde ateş etmek istemiyorlar, bu durumdan kuvvet alan medreseli de işi yeterlice uzatıyordu. Çok geçmeden olay yerine gelen Şeyhülislâm Ataullah Efendi, şahsen duruma müdahalede bulunmak istedi. Bu türlü bir olayın otoritesini sarsacağını düşünüyor, yeniçerilerin medreseliyi bir türlü etkisiz hâle getirememesinden dolayı düzgünce sonlanıyordu.
SOPALARLA SALDIRIP KATLETTİLER
Şeyhülislâm, medrese talebesinin işini bir an evvel halletmek için yanında getirdiği yeniçeri ocağı kumandanlarından sekbanbaşı ile birlikte caminin içine girdi. Yeniçeriler de suratlarını alamayıp, öfkeyle içeriye doluştular ve talebeye her yandan ateş açtılar. Birkaç yerinden yaralanmasına karşın kendini savunmayı sürdüren öğrenci, cephanesi bitmesi üzerine kalabalığa hançerle saldırıp dışarı kaçmayı başardı, ancak dışarıda bekleyen eli sopalı kalabalık tarafından feci halde dövülerek öldürüldü.
Ahmed Cevdet Paşa, “Tarih-i Cevdet” isimli yapıtında bu olayın o yıllarda toplumda nasıl bir yankı uyandırdığını açıkça anlatır. Cevdet Paşa’ya nazaran, ulema yaşananları reaksiyonla karşılamış, yeniçeri ocağına sığınan kişi hatalı olsa bile kılına dokunulmazken, Fatih Camii’ne sığınan birine silâhlarla atak edilmemesi gerektiğini söylemişti. Bu hadiseye sebep olan Şeyhülislâm Ataullah Efendi yeterlice gözden düşmüş ve tarihe “Fatih
Camii’nde kurşun attıran şeyhülislâm” diye geçmişti.
ŞEYHÜLİSLAM DEĞİL GÜYA DARBECİYDİ
Aksaklığı yüzünden “topal” lâkabıyla bilinen Ataullah Efendi, Nizam-ı Cedid padişahı Üçüncü Selim’in tahttan indirilmesi ve Dördüncü
Mustafa’nın tahta çıkması olaylarında en değerli aktörlerden biriydi. Muhalifleri tarafından Üçüncü Selim taraftarı gösterilmesi üzerine 1807’de azledildi, fakat ortasının âlâ olduğu zorbaların isyan tehdidi üzerine bir gün sonra tekrar Şeyhülislamlığa getirildi. makamına iade edildikten sonra devletin en nüfuzlu şahsiyeti oldu ve devlet takımlarına yapılan tayinlerde tesirli bir rol oynadı.
BEBEK’TEKİ YALIDAN KIZANLIK’A SÜRÜLDÜ
Üçüncü Selim’i tekrar tahta çıkarmak için İstanbul’a gelen Alemdar Mustafa Paşa, Ataullah Efendi’yi azlederek yerine Arapzâde Mehmed Arif Efendi’yi atadı. Dördüncü Mustafa’nın tahttan indirilmesiyle padişah olan İkinci Mahmud, birkaç ay sonra Bebek’teki yalısında oturan Ataullah Efendi’yi 1808 Temmuzu’nda Bulgaristan’ın Kızanlık kasabasına sürdü. Daha sonra 1810’da emekli gelirini aldığı Aydın’a nakledildi ve 14 Ekim 1811’de burada öldü.
patronlardunyasi.com