Hem sanat, hem eğlence; hem deniz hem müze: İşte karşınızda Barcelona

Kaan İNCİLİ

Gözlerinizi kapatın ve bir kent düşünün. Hem sanat hem cümbüş olsun, hem deniz hem müze olsun, hem yemek hem dans olsun, hem alış-veriş hem de uzun yürüyüşler yapabileceğiniz bir yer olsun. İşte en hakikat adresteyiz, Barcelona.

Her vakit birinci durak olarak Montjuic’i tercih ederim. Hem havalimanından kente gelirken yol üzeri hem de bir kenti gezmeye başlamadan evvel doruktan bakmak daima hoş gelmiştir.

1992 yılındaki yaz olimpiyatları için düzenlenmeye başlanan dorukta Olimpiyat stadı ve spor aktivite alanları, Sant Jordi konser alanı, Botanik bahçe, Catalonia Universitesi fizik kısmı, ufak bir kale ve alışılmış ki favorilerimden Fundacio Joan Miro var. Bu hoş kenti zirveden görüp önümüzdeki günlerde bizi nelerin beklediğini anladıktan sonra seyahatimize başlayabiliriz.

Bütün İspanya’nın en bilindik turistik ve tarihi yapılarını ayaklarımıza seren Poble Espanol kesinlikle gezilmeyi ve en azından hoş bir Endülüs yapısı önünde kahve içilmeyi hak ediyor. 1929 Uluslarası fuar için inşaa edilen kompleksde 117 orjinal ölçekli yapıyı görebileceksiniz. Sonrasında Museu Nacional d’Art de Catalonia kesinlikle gezilmelidir. Bunların akabinde Montjuic fıskiyeleri ortasından Placa d’Espanya’yı görüp orjinali Venedik’teki La Campanile olan Torres Venecianes’lerin ortasından dinlenmek için otelimize geçebiliriz.

Yemek konusunda yüksek kaliteye ulaşabileceğimiz bir şehirdeysek bilhassa akşam yemeklerinde bunu kesinlikle kıymetlendirmek gerekir. Kıyıda fevkalade bir balık restaurantı yahut iç kısımlarda yer alan lisanlara destan eserleri olan bir yer olabilir. Ya da şahane bir kuzu tandır restaurantı seçilebilir, hangisi olursa olsun en düzgünü olmalı.

Gelelim daha merkezi noktalara. Benim için bir kentteki en değerli ayrıntı yürüyerek gezilebilecek olmasıdır ve Barcelona bu kıstasa çok düzgün karşılık vermektedir. Tek dezavantajı yolların ve kaldırımların çok geniş olması. Bunun nesi dezavantaj derseniz neredeyse her yer görebileceğiniz kadar yakın ancak dokunamayacağınız kadar uzak tabiri ile eşleşiyor. Yani 10 dakika sonra oradayız dediğiniz yerler 30 dakika civarı sürecektir, baştan anlaşalım.

Park Guell’de hoş bir sabah yürüyüşü ve kahvesi, birebir vakitte Gaudi’nin kırılmış kesim seramiklerden yaptığın en uzun tek modül bankta oturup yeniden panoramik kent görünümü görerek güne başlamak gücümüzü yüksek tutacaktır. Akabinde Gaudi silsilesi ile devam ediyoruz. Kusursuz Basilica de la Sagrada Familia hem dört cephesi hem de içindeki onlarca ayrıntıyla bizi kendine hayran bırakacak.

Rotamız üzerinde kentteki görseli kuvvetli yapılardan Casa Comalat’ı görüyoruz. Tekrar Gaudi’ye dönme vakti. Kentteki birinci kapalı otoparkı olan bina La Pedrera alışılmış ki Passeig de Gracia üzerindeki miraslardan bir tanesi. Pekala Casa Battlo’ya ne demeli? Gaudi’nin yapıtlarının hiç biri birbirinden aşağı kalmıyor, sahiden bir kente verilebilecek her şeyi ziyadesiyle buraya armağan eden Gaudi’ye ne kadar teşekkür etseler az. Bu ortada tekrar favorilerimden olan Museo Tapies’e de göz atmayı unutmayın. Passeig de Gracia her ne kadar şık butikleri ile öne çıksa da ne yapıp edip o La Rambla kalabalığı ve çılgınlığı insanın içinden çıkmıyor ve bi biçimde kendinizi orada buluyorsunuz. Placa de Catalonia ile bu iki cadde ortasındaki geçişi sağlayabilirsiniz. Lakin Rambla de Catalonia’da da (La Rambladan farklı bir cadde) kesinlikle bir yürüyüş yapın ve hoş bir tapas barda atıştırmalarınızı yapın.

La Rambla’nin sizi içine çeken kalabalığı binlerce renk ve tadı bir ortada bulacağınız harikulade bir markete ulaşmanızı sağlayacak. Mercat de la Boqueria size İspanya’nın lezzetlerini her renkten olmak üzere gösterecektir, yalnızca kendinizi ona bırakın.

Tarihi sokakları sevenler olağan ki Catedral de Barcelona ve etrafındaki Gotik mahalleyi kesinlikle ziyaret etsin. Çağdaş bir kentin içinde tarihi sokakların olmadığını düşünmeniz beni üzer. Bilhassa pazar öğle vakti denk gelirseniz Katalanların kilise önünde bir çember oluşturarak yaptığı Sardana dansını da izleyebilirsiniz.

Artık daima gördüğümüz deniz kenarına çıkma vakti geldi. Museu Maritim de Barcelona ve doğal ki Monument a Colom kıyının en dikkat çeken yapılarının başında gelir. Deniz canlıları meraklıları için L’Aquàrium de Barcelona görülmeye bedel yapılardandır.

Her şey tamam lakin güya eksik birşeyler var diye düşünüyorsanız El Cap de Barcelona’yı görüp Barceloneta mahallesini ziyaret edebilirsiniz. Museu d’Historia de Catalonia ile birlikte balık kokan dar sokakları bu harikulade kentin eski hali ile ilgili bize bilgi verecektir.

Artık plajların da başladığı yerdeyiz ve Girona otoban çıkışına kadar onlarca plaj ayaklarınızın altında. Çok yürüdük, çok yorulduk, biraz serinlemeyi hak ettik.

Tatmadan Dönmeyin: Tapas çeşitleri (özellikle solomillo), Pulpo a la Gallega, Gambas al Ajillo, Patatas bravas, Pan con Tomate, Crema Catalana, Torrija

Görmeden Dönmeyin: Fundacio Joan Miro, Park Guell, Sagarada Familia, Passeig de Gracia

Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun. Sevgiyle kalın.

patronlardunyasi.com