Toygun ATİLLA
Geçen gün tekrar sabah yürüyüşümdeydim. Martılar çığlık çığlığa, Boğaz’ın rengi süt beyazı… O an gözüm Vaniköy’deki Kırmızı Yalı’ya takıldı. Bir vakitler Osmanlı paşalarının konağı olan bu yalı, artık Ercüment Cafer Bayegan’ın. Türkiye’nin kimya ticaretindeki sessiz ancak dev aktörünün…
Ercüment Cafer Bayegan, yıllardır polimer ve kimyasal tedarikinde ismi duyulan lakin gündeme gelmeyen bir isimdi.
Ta ki bu yalıyı alıncaya kadar…
Ve Hatay’da 1,9 milyar dolarlık polipropilen tesisi kurma hazırlıkları ortaya çıkıncaya kadar.
Kırmızı Yalı, aslında onun “ticaretten sanayiye” geçişinin sembolü.
BOĞAZIN KARŞI KIYISINDAKİ BEYAZ KÖŞK
Boğazın karşı kıyısında Bebek’te öteki bir ihtişam… Beyaz Köşk.
Onu da son TMSF ihalesinde Ali Bekmezci aldı.
Bir vakitler dokumacılık işindeydi. Bilenler bilir, ‘Çorapçı Ali” olarak tanınır, anılırdı.
Bugün denizcilikte, tanker filosuyla büyüyor.
Ama büyümenin gölgesinde yaptırımlar, riskler, milletlerarası tartışmalar var.
Beyaz Köşk, bu risk iştahının mermer penceresi.
KIRMIZI YALI, BEYAZ KÖŞK ADETA TÜRK BAYRAĞI ÜZERE
İşte o an fark ettim:
Bir kırmızı, bir beyaz…
Vaniköy’den Bebek’e uzanan iki yalı, yan yana geldiğinde bir bayrak üzere duruyor.
Ama o bayrağın arkasında kapalı milyarderlerin Türkiye’si var.
Külliyatlar, yalıların yalnızca mesken olmadığını, sermaye ve itibarın sembolü olduğunu anlatır.
Bugün yeni bir kitap yazılsa ismi şu olurdu:
“Gizli İşverenler: Boğaz’ın Yeni Efendileri.”
SERMAYENİN ÖYKÜSÜ
İstanbul…
Her gün binlerce insan bu yalıların önünden geçiyor.
Kimi vapurda, kimi teknede, kimi kıyıdaki kafede.
Perdeler kapalı. İçeride neler olduğunu bilmiyoruz.
Ama şunu biliyoruz:
O kırmızı ve beyaz yalıların gölgesi, Boğaz’ın sularında dalgalanan Türkiye’nin yeni sermaye öyküsüdür.
patronlardunyasi.com