Naz Aydemir’in pasla bir kitap akımı

Milliyet müellifi Seyhan Akıncı bugünkü köşe yazısında Ulusal voleybolcu Naz Aydemir Akyol ile bir ortaya geldi. İşte o yazı:

“Milli voleybolcu Naz Aydemir Akyol’un kitap pasını alıp, mahallesine gidiyoruz. Kıssanın başladığı Sukas Baking Sisters kafede buluşuyoruz. Kafenin caddeye bakan yüzünde dizilmiş kitaplar yeni okurlarını bekliyor. Naz Aydemir Akyol, güzel bir voleybolcu olmasının yanı sıra sıkı bir okur. Bunu da uzun müddettir toplumsal medyasında #NazNeOkuyor etiketiyle takipçileriyle paylaşıyor. Kitap kulüplerinden çabucak her yerde ilgi gören kitap kafelere okumak giderek toplumsal bir hareket olarak da karşımıza çıkıyor.

Naz Aydemir Akyol da yakın vakitte #PaslaBirKitap teşebbüsüyle okumayı bir harekete dönüştürdü. “Okuduğumuz bir kitabı diğerine vermek, hem onu raflarda tozlanmaktan kurtarıyor hem de diğer birinin dünyasına dokunuyor,” kelamlarıyla anlatıyor başlattığı hareketin gayesini. Naz’ın kitap pasını alanlar kitaplıklarından seçtikleri kitapları kitap kafelere, kütüphanelere ya da metroda bir durağa bırakarak bu harekete katılabilirler. World Population Review ile CEO World Magazine’in son dataları Türkiye’de kişi başı yıllık 6,05 kitap okunduğunu ortaya koymuştu. ABD’de her 6 Eylül Kitap Okuma Günü olarak kutlanıyor ve okuma aksiyonunu görünüyor kılmayı amaçlıyor. Bu açıdan #PaslaBirKitap kitapların erişilebilirliği açısından epeyce değerli. Biz de “Naz’dan Spora Pas” serisi altında iki çocuk kitabı da yayımlayan ulusal voleybolcu Naz Aydemir Akyol ile okur hâllerini ve #PaslaBirKitap hareketini konuştuk.

#PaslaBirKitap fikri nasıl doğdu?

#PaslaBirKitap fikri, kitap fiyatlarının her geçen gün arttığı ve yeni bir kitap almanın neredeyse lüks hâline geldiği bir periyotta doğdu. Okumanın temel bir muhtaçlık olduğuna inanıyorum lakin maalesef artık birçok kişi istediği kitaba ulaşamıyor. Ben de alanda nasıl pas atarak oyun kuruyorsam, kitapları da birbirimize paslamanın bu probleme küçük bir tahlil olabileceğini düşündüm. Okuduğumuz bir kitabı diğerine vermek, hem onu raflarda tozlanmaktan kurtarıyor hem de öteki birinin dünyasına dokunuyor. Bu hareketin çok kolay ancak çok kıymetli olduğunu, paylaştıkça büyüdüğünü görmek beni keyifli ediyor.
Evdeki kütüphanenizden biraz bahseder misiniz?

Kütüphane deyince aklıma daima annemin meskendeki kütüphanesi geliyor. Vakitle benim de kitaplarım ona eklenmeye başladı. Babam bana sık sık “Bu odayı çökerteceksin kitaplarla,” sıkıntısı. Bizim konutta kitaplık doğduğumdan beri değerlidir; kitaplar kıymetlidir, okunur, saklanır. Hatta birden fazla vakit verilmeye kıyılamaz. Benim için de daima bu türlü oldu. Meskendeki kütüphanemi düzenlerken kitapları hususlarına nazaran ayırmayı seviyorum: Biyografiler, psikoloji, romanlar, sevdiğim muharrirlerin eserleri… Çok fazla vakit geçirmesem de okumadığım kitaplar ortasından birini seçip devam etmeyi seviyorum. Favori bir yayınevim ya da “Şu klasik benim vazgeçilmezim,” diyebileceğim özel bir kitabım yok.

Okuma alışkanlıklarınız yıllar içinde nasıl değişti?

Zamanla okuma alışkanlıklarımın değiştiğini söyleyebilirim. Evvelden daha çok tansiyon ve polisiye kitaplara yönelirdim; mesela Osman Aysun’un kitaplarını çok okudum. Lakin artık cinayet ve tansiyon okumak bana cazip gelmiyor. Son yıllarda daha çok psikoloji, insan vücudu ve hayatla ilgili kitaplar ilgimi çekiyor. Kurgu, kurgu dışı ve tarihi kitapları birlikte okumaya uğraş ediyorum. Bu yaz ise Melisa Kesmez’in kitaplarıyla geç tanıştım fakat çok keyif aldım.

Şu anda hangi kitabı okuyorsunuz?

Şu an Nermin Yıldırım’ın “Rüyalar Anlatılmaz” isimli kitabını okuyorum. Başucumda ise Gabor Maté’nin “The Myth of Normal” ve “Vücudunuz Hayır Dediğinde” kitapları duruyor. Ayrıyeten podcast’lerini severek dinlediğim “Bir Aile Meselesi” programının iki psikoloğu Prof. Dr. Zeynep Cihangir Çankaya ve Serdar Çankaya’nın da kitapları elimde. Onlar ortasında gidip geliyorum lakin bilhassa Nermin Yıldırım’ın kitapları şu ortalar ilgimi çok çekiyor. Üniversite dersleri başladığında biraz aksasam da okullar açılmadan birkaç kitabı daha bitirmeyi planlıyorum.

Oğlunuza okuma alışkanlığını nasıl kazandırdınız?

Bunun için özel bir formülüm yok. İlgisini çeken bir kitap olduğunda keyifle okuyor. Oğlum şu an ikinci sınıfta, daha çok çizgi romanları ve fotoğraflı kitapları seviyor. Daha fazla yazısı olan kitaplar biraz gözünü korkutuyor. Lakin ne isterse okumasına müsaade veriyoruz. Bebekliğinden beri ona babasıyla birlikte kitap okuduk. Evvelce biz seçtik ancak artık kendi tercihleriyle ilerliyor. Olağan ben de kütüphanesini düzenleyip farklı kitaplar ekliyorum. Ne vakit okumaya hazır hissederse o vakit okuyacaktır. Zira zorlama olursa, bu keyif olmaktan çıkar ve bir mecburilik hâline gelir. Müşahedem şu ki keyif aldığı kitapları daha süratli ve severek okuyor.

Kitap alışverişinde en çok vakit geçirdiğiniz yerler nereler?

Benim için en keyifli yerler kitapçılar ve kırtasiyeler. Yurt dışında bilhassa bunları gezmekten çok zevk alıyorum. Japonya kırtasiye manasında âdeta bir cennet. Londra’da da Waterstones üzere kitapçılarda vakit geçirmekten hoşlanıyorum. Kalem, defter… Meskende hiç açılmamış defterlerim, kullanılmamış kalemlerim var fakat onların varlığını bilmek bile beni rahatlatıyor. Tıpkı okunmamış kitaplarım üzere. Aslında rastgele bir kırtasiye dükkânında ya da kitapçıda saatler geçirebilirim.

Kendinizi nasıl bir okur olarak tanımlarsınız?

Duygularıma nazaran okuyan biriyim. Bazen roman, bazen psikoloji, bazen biyografi… Ne ilgimi çekerse ona yöneliyorum. Bir rutine bağlı kalmadan, merakımın ve o anki ruh hâlimin peşinden giderek okuyan bir okurum.

Kitap kulüplerine katıldınız mı?

Kitap kulüplerinin ne kadar revaçta olduğunun farkındayım. Katılmayı çok isterdim lakin üniversite, idmanlar, maçlar derken buna vakit ayıramıyorum. İleride kesinlikle katılmak istiyorum. Şimdilik güvendiğim bireylerin tekliflerini ya da kitap kulüplerinde öne çıkan kitapları okumaya uğraş ediyorum.

“35 YAŞIMDA PSİKOLOJİ 4. SINIF ÖĞRENCİSİYİM”

Psikoloji okuma motivasyonunuz nereden geliyor?

Psikoloji aslında üniversite tercih periyodunda istediğim kısımdı. Lakin o vakit hocalarım sporculukla birlikte yürütmemin sıkıntı olacağını söylemişti. Bu nedenle reklamcılığı seçtim ve mezun oldum. Lakin insanın gönlündekiler değişmiyor. Artık 35 yaşımda psikoloji 4. sınıf öğrencisiyim. Çok şey öğrenmekten keyif alıyorum. Psikoloji benim için bir şeyleri anlamlandırma eforu. İleride çocuklarla, sporla ya da tahminen daha evvel yapılmamış bir projeyle bu alanı birleştirmek istiyorum.

“‘NAZ’DAN SPORA PAS’ SERİSİNİN DEVAMINI GETİRMEK İSTİYORUM “

Çocuk kitaplarınızdan bahseder misiniz?

Evet, iki tane çocuk kitabım var: “Naz’dan Spora Pas” serisi. Devamını getirmek istiyorum lakin ne vakit olur açıkçası ben de bilmiyorum. Şimdi yazmaya başlamadım, ayrıyeten vakit ayırabileceğim bir devir de olması gerek. Lakin sahiden istiyorum. Kıssanın devamında karakterin ulusal kadroya seçilmesi, birtakım zorluklarla müsabakası ve spor yapan gençler için eğlenceli bir el kitabına dönüşmesi hayalim.

NAZ’IN ÖNERDİKLERİ

* Okurlara önerebileceğiniz kitaplar hangileri?

Aslında kitap önermek kolay değil. Tıpkı doktor önermenin zorluğu gibi… Zira herkesin beklentisi farklı. Ben roman okumayı seviyorum. Alanımla ilgili olarak Gabor Maté’nin kitapları ve Serkan Karaismailoğlu’nun “Pia Mater” serisi ilgimi çekiyor. Türk müelliflerden Ayşe Kulin, Nermin Yıldırım, Melisa Kesmez favorilerim ortasında.

SEVDİĞİM VE ÖNEREBİLECEĞİM KİTAPLARDAN BAZILARI
* “Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları” – Mitch Albom
* “İnsanın Mana Arayışı” – Viktor Frankl
* “Adı Aylin” – Ayşe Kulin
* “Ev” ve “Rüyalar Anlatılmaz” – Nermin Yıldırım
* “Çiçeklenmeler” ve “Nohut Oda” – Melisa Kesmez
* “Pia Mater” serisi – Serkan Karaismailoğlu
* “Sahilde Kafka” – Haruki Murakami
* “Simyacı” – Paulo Coelho
* “Nietzsche Ağladığında” – Irvin D. Yalom
* “Sana Gül Bahçesi Vadetmedim” – Hanna Green
Ayrıca Instagram’da #nazneokuyor sekmemde de okuduklarımı paylaşıyorum.